şimdi gelde terket bu yıldızları,ıslak sokakları, nimenim çiğ lokmalarını...
bu cumbalı ahşap evin eşiğinden girdiğimde 5 yaşında paçası sidikli bir küheylandım ben..sopalamadığım mahalle enceği kalmamıştı.tahtadan tabanca yapıp az mı vurdun gözüne gözüne fingirdek kapı karılarını..hayata isyan etmeyi 8 yaşında misketlerimin çamurlara saplanmasıyla yaşadım.bir türlü balçığa sağlanan terliğimi çıkaramadım.yalın ayak dolaşmak daha cazip gelirdi sokakları.e birde ana korkusu vardı..anamın oklavası yoktu ama,sözleriyle dağlardı.anam değil,candı..açınca kapanmayan,kapandımı açmak için komşuları çağırdığımız bir musluğumuz vardı..ben diyim 50 siz diyin 1 asırlık.sokardı kafamı rahmetli,kıçım donardı.birde sobamız vardı,odun kömür yerine ağaçlardan savrulan yapraklar yanardı...hem beni yakardı hem anamı.tepesine vurunca çalışan televizyonumuzda çizgi film ile tanışmamıştım henüz.fıstık yeşili koltuğumda oturup aval aval bakardım siyah beyaz görüntüye ve beklerdim babamı,,yada getireceğini sandığım çikolatayı..adam besbelli yorulmuş,çalı çırpı toplamış atacak sobaya.babam dı nede olsa,bir bakışıyla yakar, ısınır, ısıtırdı oysa..bir gün böyle biter,ertesi güne yürek karası önlükle başlar, bakkal defteriyle tutardım okulun yolunu, böcekler bokumunu yemeden önce.
zaman işte nasıl geçiyor.oldu da bizmi binmedik zaman tüneline.yaşın kadar sordum kendime "bu çocuklar neden büyür yaşlanır" diye.bir şehirden göç etmek kuşlar kadar kolay değil çingenem.bak neler bırakmışım ardımda..lastikçi erdal amca,pompalıyordur şimdi dükkanında,,basılıyordur yine nejla ablaya.manav kerem abi kurtluda olsa satıyordur elmaları sosyetik bozmalara.terzi müjgan ise oje sürüyordur kaçan kilotlu çorabına..peki ya çamlık tepesi..orda geçti en güzel senem..nasıl unuturum çingenem..yaslandığım her ağaçta sırtımın külfeti kalmış.kozalaklar her düştüğünde çimene sen gelirdin içime sere serpe.10 yaşında öpüşmeyi öğrettin bana be kız..11 yaşında cikletlerde arattın bana tadını..belkide sevişirdik mahallede ayı oynatmasalardı..ve sen heybetle kalkıp merakla kaçmasaydın.senin tek hayvanın bendim bunun farkına varsaydın..güzel günlerdi de birde şu fakirlik olmasaydı.okumam için babacağzım alyansını satmasaydı..oturmasaydı içime acının en külfetlisi.bitti işte bu şehrin kırmızı noktalı fantazisi.yalan rüzgarı bile henüz yokken ekranlarda,,boşrol oynamak ne acıydı mutluyum derken dudaklarda.arkasını yarınlara sakladığım bir tutam umut vardı,bahçemde kaldı..emanet ettiğim bulutlar hiç sulamadı..döne dursun dünya çingenem,,peki ya o bayram sabahları...
papucumuz bir bezle silindiğinde en yenisi die fiyaka attığımız o müzderip günler ? elbisemize yapılan yamaları şekil zannedip uyku tutmayan geceler? cepimizdeki parayla pamuk helva dahi alamadığımız öğlen vakitleri ? en güzel eğlencemiz panayıra gidipte çarpışan arabaları izlemekti değilmi ? boşver aldırma dercesine iki direk arasına gerdiğimiz ipler ? şimdi neşter ile söküp nasıl atayım ben bu ay ışığı geçmişimi..o cumbalı eve girdiğimde 5 yaşındaydım..en adamından 5 kat daha adamdım..anama sarılır,babama dolar battaniye altında ağlardım..gözyaşlarımı teptiğim kilim, rutubet kaptığından beri ağlamıyorum..anam beton zeminde gezsin istemiyorum.
şimdi 20 küsür yaşındayım betonarme bir evin taras katındayım.bir tepe var ama çamlık değil..bir kız var ama çingenem değil. çok öpüştüm ama senin gibi değil..şimdi sevişirken ellerle ayı oynatılsın diye dua ediyorum caddenin birinde.ve hala ciklet çiğniyorum belki tadın dudağıma yapışır diye.çingenem..mahalledeki fosforlu..bayır aşşağı gelen benim.evlenmişsin,benden geçmişsin..bir oğlun olmuş,adına uğur konmuş..BİLSİNKİ UĞUR LAR UĞURSUZ OLURMUŞ....
uğur KÖKSAL
bu cumbalı ahşap evin eşiğinden girdiğimde 5 yaşında paçası sidikli bir küheylandım ben..sopalamadığım mahalle enceği kalmamıştı.tahtadan tabanca yapıp az mı vurdun gözüne gözüne fingirdek kapı karılarını..hayata isyan etmeyi 8 yaşında misketlerimin çamurlara saplanmasıyla yaşadım.bir türlü balçığa sağlanan terliğimi çıkaramadım.yalın ayak dolaşmak daha cazip gelirdi sokakları.e birde ana korkusu vardı..anamın oklavası yoktu ama,sözleriyle dağlardı.anam değil,candı..açınca kapanmayan,kapandımı açmak için komşuları çağırdığımız bir musluğumuz vardı..ben diyim 50 siz diyin 1 asırlık.sokardı kafamı rahmetli,kıçım donardı.birde sobamız vardı,odun kömür yerine ağaçlardan savrulan yapraklar yanardı...hem beni yakardı hem anamı.tepesine vurunca çalışan televizyonumuzda çizgi film ile tanışmamıştım henüz.fıstık yeşili koltuğumda oturup aval aval bakardım siyah beyaz görüntüye ve beklerdim babamı,,yada getireceğini sandığım çikolatayı..adam besbelli yorulmuş,çalı çırpı toplamış atacak sobaya.babam dı nede olsa,bir bakışıyla yakar, ısınır, ısıtırdı oysa..bir gün böyle biter,ertesi güne yürek karası önlükle başlar, bakkal defteriyle tutardım okulun yolunu, böcekler bokumunu yemeden önce.
zaman işte nasıl geçiyor.oldu da bizmi binmedik zaman tüneline.yaşın kadar sordum kendime "bu çocuklar neden büyür yaşlanır" diye.bir şehirden göç etmek kuşlar kadar kolay değil çingenem.bak neler bırakmışım ardımda..lastikçi erdal amca,pompalıyordur şimdi dükkanında,,basılıyordur yine nejla ablaya.manav kerem abi kurtluda olsa satıyordur elmaları sosyetik bozmalara.terzi müjgan ise oje sürüyordur kaçan kilotlu çorabına..peki ya çamlık tepesi..orda geçti en güzel senem..nasıl unuturum çingenem..yaslandığım her ağaçta sırtımın külfeti kalmış.kozalaklar her düştüğünde çimene sen gelirdin içime sere serpe.10 yaşında öpüşmeyi öğrettin bana be kız..11 yaşında cikletlerde arattın bana tadını..belkide sevişirdik mahallede ayı oynatmasalardı..ve sen heybetle kalkıp merakla kaçmasaydın.senin tek hayvanın bendim bunun farkına varsaydın..güzel günlerdi de birde şu fakirlik olmasaydı.okumam için babacağzım alyansını satmasaydı..oturmasaydı içime acının en külfetlisi.bitti işte bu şehrin kırmızı noktalı fantazisi.yalan rüzgarı bile henüz yokken ekranlarda,,boşrol oynamak ne acıydı mutluyum derken dudaklarda.arkasını yarınlara sakladığım bir tutam umut vardı,bahçemde kaldı..emanet ettiğim bulutlar hiç sulamadı..döne dursun dünya çingenem,,peki ya o bayram sabahları...
papucumuz bir bezle silindiğinde en yenisi die fiyaka attığımız o müzderip günler ? elbisemize yapılan yamaları şekil zannedip uyku tutmayan geceler? cepimizdeki parayla pamuk helva dahi alamadığımız öğlen vakitleri ? en güzel eğlencemiz panayıra gidipte çarpışan arabaları izlemekti değilmi ? boşver aldırma dercesine iki direk arasına gerdiğimiz ipler ? şimdi neşter ile söküp nasıl atayım ben bu ay ışığı geçmişimi..o cumbalı eve girdiğimde 5 yaşındaydım..en adamından 5 kat daha adamdım..anama sarılır,babama dolar battaniye altında ağlardım..gözyaşlarımı teptiğim kilim, rutubet kaptığından beri ağlamıyorum..anam beton zeminde gezsin istemiyorum.
şimdi 20 küsür yaşındayım betonarme bir evin taras katındayım.bir tepe var ama çamlık değil..bir kız var ama çingenem değil. çok öpüştüm ama senin gibi değil..şimdi sevişirken ellerle ayı oynatılsın diye dua ediyorum caddenin birinde.ve hala ciklet çiğniyorum belki tadın dudağıma yapışır diye.çingenem..mahalledeki fosforlu..bayır aşşağı gelen benim.evlenmişsin,benden geçmişsin..bir oğlun olmuş,adına uğur konmuş..BİLSİNKİ UĞUR LAR UĞURSUZ OLURMUŞ....
uğur KÖKSAL
2 yorum:
Hani çok güzel kelimesinin yorum olarak yetmeyeceğini düşündüğümüzde saygıyla eğilen yada çoşarak alkışlayan ifadelerden eklemek isterdim.
Ama çok güzel
nasilda dokunuyorsunuz insanlarin yureklerine o sicacik kaleminizlen alip göturdun beni kaptan harikasin mükemmelsin ne deyim baska. kelimeler yetersiz kaldi bu guzeligin ustunde senin gibi banada ilham gelse döktursem yuregimdekileri kalemime ama nerde bu herkezin yapabilecegi sey deyil yuregine yarenim helal olsun devam et kaptan demir atmak yok
Yorum Gönder