20 Mart 2008 Perşembe

MART KARANLIĞI (yeniiii)




tükeniyordu bir sessiz gece daha..bir selam dan mahrum iki aşıktık aslında..o benden kalan şarkılarla sigarasını dumanlar,ben ondan payıma düşen dünyamla soluksuzluğu çekerdim içime mart karanlığında...acabaları kendimiz cevaplar,şuan ne yapıyor sorularına yanıt alamazdık..her yerde herşeyde biz vardık ama kaybolmuş iki masal kahramınıydık..biri bize zehirli elma vermişti de sanki kulpundan ısırmıştık..nede olsa açtık........söylenecek onca kelime varken aynı filmi sessiz sedasız izleyip çığlıkları biriktirirdik..gece saat tiktaklarıyla ilerlerdi.henüz bitmemiş sanki yeni başlıyor gibiydi hasretlerle bezeli yoldaki kaybolmuşluğumuz..bir çınarın gölgesinde yağmurlardan saklanırken,içimizdeki güneşe dokunamazdık..bize doğru akardı denizler,,bize uğrardır kayan her yıldız..ama biz körlüğü yaşardık..

tükeniyordu bir sessiz gece daha.sarılamadan hoyratca akan saniyeler..bakamadan suretimize düşmança kamçılayan dakikalar.gülemeden masum hallerimize cinayet işleyen saatler..bir zebani gibi bekliyen günler,,ve cehhenemin yangınını körükleyen nice geceler ve gölgeleri ve mart karanlığı...bunca sancıya dayanacak tek bir bedenimiz var uzak şehirlerin ayrı odalarında paylaşılan..biz aşkım demeyi tuhaf karşıladığımızdan beri yakışmış bize bu tek hece....ve ikimizinde ihtiyacı vardı içinde (özlem) olan kelimelere...
biz bizi hiç görmemiş sizli bizli iki sevdalıydık aslında..ikimizinde yaraları aynı yerde kanıyor tek bedende coşuyordu..yamalı yada yara bantlı dolaşırdık kalabalık caddelerde.gözlerimizdeki acılardan tanırdık kendimizi..sancıyan yanlarımız bir binanın temeli gibi derindi..ve üzerimize huzur evi inşaa edildi..

tükeniyordu bir sessiz gece daha...ve ilk defa buruşuyordu takvim yaprakları duvarın sağ alt köşesinde.. koca bir resim duruyordu ekranın üst bölümünde..ve biz patlamış mısır edasıyla ağlamaklı izliyorduk bu sinemayı..filmin adıydı şüphesiz mart karanlığı...seven ama ulaşamayan iki köylü insanıydık..görücü usülü ile birleşmiş iki alın yazısı..ve koca bir hüzün bu aşkın başlık parası....hal hatır sormazdık,,halle hatırla uğraşamazdık..nasıl olsa beyinlerimize firar eden iki mülteciydik..o paşasıyla ben müptelamla özgürlük peşindeydik..

o şimdi tüketilen zararın muhasebesini yapıyordur elindeki kurşun kalemiyle..ve imzalamamı bekliycektir bu gece...içinde acılar olan kasa yine bende..bu mart karanlığında bir gün zengin olmak ümidiyle..cocuklarımız torunlarımız ve ölümümüzle......paşasından sevgilerle...

uğur köksal

2 yorum:

Adsız dedi ki...

evet evet hak verıyorum sana..bazen boyledır asklar ıste.kavusma anını bekleyene kadar omu gecer.takıpcinim kaptan rastgele. aySel..

Adsız dedi ki...

uğur abi biliyomusun benimde sevgilim bana paşam derdi :(( onu çok özlüyorum..ikimizde aynı lisede okuyoruz.sadece tenefüslerde onu seyrediyorum..abi bize uygun bi şiir yazarmısın:( kemal.